Blog

Christian Michael Longo (Michael Finkel) Kimdir?

Christian Michael Longo, karısını ve üç çocuğunu öldüren Amerikalı bir katildir. Onun mahkemede ki savunmasının hikayesi "Michael Finkel" tarafından kitaplaştırılmıştır. Michael Finkel, The New York Times'da görev yapmış eski bir gazetecidir ve Longo'yla cezaevinde birebir görüşerek yazdığı kitabına 'Gerçek Hikaye (True Story)' ismini vermiştir. Aynı kitaptan uyarlanarak aynı isimde bir film yapılmıştır.

Christian Longo, 23 Ocak 1974'te Amerika'nın Michigan bölgesinde doğdu ve Yehova'nın Şahitleri tarafından büyütüldü. Longo, erken yaşta kiliseye giderek aktif bir şekilde çalışmalara katıldı. Öyle ki ilerleyen yaşlarda Yehova Şahitlerinin bilinen özelliği gibi kapı kapı dolaşarak insanlarla konuşmaya başladı. Bir gün kilisenin bahçesinde MaryJane Baker isminde bir kadınla tanıştılar ve kısa bir süre sonra evlendiler. 1993 yılında evlendiklerinde Longo 19 yaşındaydı, Mary Jane ise 26 yaşındaydı.

Farklı işlerde çalıştıktan sonra tüm birikimlerini kullanarak, "Final Touch" adında "inşaat-temizleme" şirketi kurarak çalışmaya başladı. Fakat bu işte yürümedi ve kısa sürede batarak kendisini ve ailesini borç batağına sürükledi. Bu aşamadan sonra ufak suçlar işlemeye başladı. Küçük hırsızlıklar, sahte adres beyanında bulunmak, sahte sürücü belgesi çıkarmak gibi farklı suçları işledi, hatta bir minivan çalarak eşine yıl dönümü hediyesi olarak vermişti. Bunun çalıntı olduğunu öğrendiğinde MaryJane sinir krizi geçirmişti. Christian Longo çok geçmeden tutuklandı ancak hafif bir tazminat cezası alarak şartlı tahliye edildi.

Bununla birlikte artık kiliseden de atılmış olan Longo, eşini aldatmaya başlamıştır. Bir gün MaryJane kocasının e-postalarını kontrol ederken onu suçüstü yakalamıştı. Tüm bunlarla birlikte üç çocukla geçinmeye çalışan Longo ailesi gittikçe bataklığa batıyordu ve aynı zamanda şartlı tahliye kurallarını ihlal ettiği için yetkililer tarafından aranıyordu. En sonunda Christian Longo ailesiyle birlikte Ohio, Toledo'da bir depoya taşındı ve 2 ay kadar birlikte bu depoda yaşadılar.

Longo'yu arayan yetkililer onun Toledo'da bir depoda yaşadığını öğrendiklerinde hemen bölgeye gittiler fakat deponun kısa bir süre önce boşaltıldığını gördüler.

Bu olayın ardından kız kardeşlerini arayan MaryJane'nin kardeşleri, MaryJane'nin uzun süre telefonunun kapalı olmasından şüphelendiler ve kız kardeşlerine ulaşamayınca polise kayıp ihbarında bulundular. Polis bir yandan şartlı tahliye kurallarını ihlal eden Christian Longo'yu ararken diğer taraf kayıp MaryJane ve 3 çocuğunu arıyordu.

19 Aralık 2001'de, dört yaşındaki Zachery Longo'nun cansız bedeni, Newport, Oregon'un güneyinde bir kıyı şeridinde bulunan Waldport'ta Alsea Nehrinde bir marinada denizin içinde bulundu.

Üç gün sonra, etrafta arama yapan dalgıçlar üç yaşındaki Sadie Longo'nun cesedini suyun altında buldu.

Ardından 8 gün geçtikten sonra Longo'nun Oregon, Yaquina Koyu'nda ki dairesine yakın bir kıyıda iki valiz daha bulundu; Küçük olan valizin içinde iki yaşındaki Madison Longo'nun cesedini, büyük olan valizin içindeyse MaryJane Longo'nun cesetleri bulundu.

İlk olarak 4 yaşında ki oğlu Zachery Longo'nun cansız bedeni  Alsea Nehrinde bir marinada denizin içinde bulundu.

Babası köprünün üstünden onu canlı canlı soğuk nehre atarken bir yastık kılıfının içine taş doldurmuş ve onu zavallı çocuğun ayağına bağlamıştı.

Zavallı Zachery'nin kendisinden 1 yaş küçük 3 yaşında ki kız kardeşi Sadie Longo'nun cansız bedeni de yine aynı bölgede ayağına yastık kılıfına doldurulmuş taşlarla bağlı bir şekilde buz tutmuş gölün altında bulundu. Yetkililer onu bulmak için 3 gün boyunca buz tutmuş Alsea Nehrinde aralıksız arama yapmış ve sonunda küçük kızın cesedine ulaşmışlardı.

Christian Longo, ilk olarak karısı MaryJane'i ve en küçük kız çocuğu olan 2 yaşında ki Madison'ı feci şekilde dövmüş ardından çıplak elle boğarak ikisini de öldürmüştü. Ardından ikisinin cesedini bavula koyup aracın bagajına koyduktan sonra uyuyan Zachery ve Sadie'yi arabaya koyarak hareket etmiş ilk olarak iki çocuğu evlerinden 25 km uzağa, Alsea Nehri'nin bir girişi olan Lint Slough köprüsüne götürerek canlı canlı nehre atan cani baba ardından bavullarla birlikte tekrar evinin olduğu bölgeye gelmiştir.

34 yaşında ki Mary Jane Longo ve çiftin en küçük kız çocuğu 2 yaşında ki Madison'ın cansız bedeni 26 Aralık'ta dalgıçlar tarafından bulundu. İkisi de feci şekilde dövülmüş ve bavula sıkıştırılmıştı.

Ayrıca bavulların içine ağırlık yapması için dambıl koyulmuştu. Valizler bırakılırken bir su borusu kırılmış ve bu bir gün sonra fark edilmişti. İlk olarak dikkat çekmeyen bu detay iki çocuğun cansız bedeninin bulunmasının ardından kanalın aranmasının nedeni olmuştu.

Çocuklarından ve eşinden kurtulan! Christian Longo için şimdi parti zamanıydı!

Longo ilk iş olarak Meksika'ya kaçtı ve orada bir Alman kızla tanışarak yeni bir ilişkiye başladı. İnanamayacaksınız ama bu cinayetlerin hemen ardından gerçekleşmişti.

Sanki o bugünü düşünerek bu cinayetleri işlemişti. Meksika'da kendisini The New York Times'da görev yapan bir gazeteci olarak tanıtıyor ve isminin Michael Finkel, olduğunu söylüyordu.

Gerekten de The New York Times'da görev yapmış olan Michael Finkel ise işinden yeni kovulmuş bir gazeteci olarak hayatına devam etmeye çalışıyordu.

FBI tarafından en çok arananlar listesine alınan Longo için arama çalışmaları hızlandırıldı ve Meksika'nın Quintana Roo eyaletinde bulunan Cancún şehrinde olduğunu tespit edildi. 12 Ocak 2002'de yapılan bir operasyona olaysız bir şekilde yakalandı ve Amerika'ya teslim edildi.

Mahkeme süresince tutuklu bulunduğu cezaevinde sahte kimlik olarak kullandığı gazeteci Michael Finkel ile görüşmeler yaptı. Bu görüşmelerde ondan konuşma ve yazma konusunda incelikler öğrenen Longo, mahkemede savunması sırasında bunları masum olduğunu ifade etmek için kullandı. Michael Finkel ile psikolojik bir kedi-fare oyununa başlarlar. Bir yandan "Gerçek Hikaye"yi sadece kendisine anlatacağını söyleyen Longo, diğer taraftan sinsice manipulatif bir tavır içerisinde Finkel'dan öğreneceği taktiklerle savunmasını hazırlayacaktır.

Longo mahkemede bir yıl boyunca ilk olarak sadece iki cinayeti kendisinin işlediğini diğer iki çocuğu karısının öldürdüğünü savundu ve hikayeyi şu şekilde anlattı;

-Aralık gecesi borçlarınız hakkında ona karşı dürüst müydünüz? (Hakim)

Belki başta o kadarı çok fazlaydı ama evet, her şeyi söyledim. Gözü yaşlıydı. Ama her şeyi açığa çıkarmak istedim.

-Devam edin.

Söyledim ona. Daireyi ödeyemediğimizi söyledim. Yeniden taşınmak zorunda olduğumuzu. Babasının imzasını kullanarak aldığım kredi kartlarını. Sahte çekleri, kamyoneti çalmayı.

Sanırım en çok canını bu yaktı. Yıl dönümümüzde ona vermiştim... Hep istemişti.

- Söylediğinde nasıl tepki verdi?

Tamamen sarsılmıştı. Kamyoneti söylediğimde vurdu bana. Def olup gitmemi ve onu rahat bırakmamı söylüyordu. Onu hiç böyle görmemiştim. Zachery ve Sadie salonda uyuyorlardı ben de yanlarına gidip onlara katıldım. Uyandığımda sabahtı. Çocuklara kahvaltı hazırladım. MaryJane'e bakmaya gittim. Maddie ile uyuyordu. Uyandırdığımda beni iterek geçti ve banyoya gitti. Ben de Maddie'yi aldım ve diğer çocukların yanına götürdüm. Oyun hamurundan hayvanlar yaptık. Ve sonra da, işte olmam gereken an yaklaşıyordu. Hasta olduğumu söyleyeyim dedim, ama çok borcumuz olduğu için MaryJane gitmemi söyledi, artık gitmemezlik yapamazdım. O da giyindi ve işe götürdü beni. Ve, tüm gün onun için endişelendim.
Ama eve geldiğime, saat geçti kapı açıktı. O da içerideydi. Üstünde sadece gecelik vardı. Konuşmuyordu... Sonra çöktü. Ben de ona sorunun ne olduğunu sordum. Ve ben aslında cevap vermeyişinden rahatsız olmuştum. Hıçkırarak ağlıyordu sadece. Ben de üstümü değişmeye yatak odasına gittim ve Madison'u o zaman gördüm. Çarşafların arasındaydı. Hasta görünüyordu. Mosmordu. Hareket etmiyordu. Ben de yanına gittim ve salladım onu. Çok soğuk olduğunu o zaman anladım.

Çok soğuktu... Ve ben neler olduğuna inanmadım. Salona koştum. MaryJane'i tuttum ve ayağa kaldırdım.

Ve bağırıyordum...

"Maddie'ye ne oldu?"
"Maddie'nin nesi var?"

Ve Zachery ve Sadie'ye  olanları o zaman fark ettim. Ve isimlerini sesli söylediğimde, MaryKane kendini kaybetti. Bana yumruk atmaya başladı. Ve ben de "kendini kontrol etmelisin." "Neler olduğunu bana anlatmalısın" diyordum.

Onu sallamaya çalışıyordum. Gözümün içine baktı. Ve...

"Bunu sen yaptın. Bu senin hatan." dedi.

Ve neden bahsettiğini bilmiyordum... Ve sonra...

"Bunu sen yaptın. Bizi öldürdün." dedi.

Ben de onu duvara dayadım, çocukların nerede olduğunu söyletmeye çalışıyordum. İtip kakıyordum onu, çocukların yerini söylesin diye. Ama sonra... kontrolümü kaybettim. Çok sinirliydim.

- Ne dedi?

Suda olduklarını söyledi.

-Sessizlik, lütfen.

Körfezde olduklarını söyledi. Ve yere kapaklandı. Ben onu boğazından tuttum kaldırdım. Dirseğimden tuttu. Ama yapmama izin verdi. Ve onun böyle öldüğünü biliyorum.

-Ondan sonra ne yaptın?

Gidip büyük ve ufak bavulu getirdim. MaryJane'i büyük bavula koydum. Ve aynısını Madison'a da yapma niyetindeydim ama kalbim durdu... Çünkü hala nefes alıyordu. Çok iyi değildi ama alıyordu. Yatırdım onu. Ve nefes alıyor olsa bile onu ölü düşündüm. Onun için yapabileceğim bir şey yoktu. Hiçbir şey. Ben de elimi o küçük boğazına doladım.

Ve sıktım. Giden hayatını hissedebiliyordum. Sonra yine nefes aldı. Ben de daha sert sıktım. Ve sonra onu öyle bavula koyamayacağımı anladım. Çok büyüktü. Ben de onun rahat olmasını istedim. İçine bazı kıyafetlerini, en sevdiği şeyleri koydum. Onu mutlu edecek her şeyi. Ve en sevdiği ayıcığı. O öldüğünde, ayıcık da ölmüş gibiydi. Sonra bavulları körfeze götürdüm ve suya attım. Ve köprüye gittim. Ve sadece orada durup çocuklarımı düşündüm.

-Sence neden yaptı bunu? Neden sadece çocukları alıp gitmedi?

Bir keresinde eğer onu bırakırsam devam edemeyeceğini söylemişti. Ve bunu yaparak belki de onun için ne kadar değerli olduğumu göstermeye çalışıyordu. Belki de kötü olan iki şeyden, iyi bir şey çıkartmayı düşündü. İkili olumsuz gibi.

Bu şekilde ifade vererek karısının cinnet getirerek 2 çocuğunu öldürdüğünü ve 1 çocuğunu da öldü zannederek bıraktığını, eve geldiğinde durumu fark edip cinnet getirerek karısını öldürdüğünü, en küçük çocuğun ölmek üzere olduğu için tam olarak onuda öldürdüğünü açıklamıştı. Bu sayede kasıtsız adam öldürme suçundan dolayı sadece hapis cezası alabilecek ve birkaç yıl sonra iyi halden şartlı tahliye edilme imkanı doğa bilecekti.

2003 yılında bir ay süren duruşmadan sonra jüri, Longo'ya isnat edilen her suçlamadan yani 4 cinayetten de suçlu buldu. Jüri, Longo'nun savunmasına inanmamıştı ve onu idama mahkum ettiler.

Bir yıl sonra, Christian Longo tüm ailesini öldürdüğünü kabul etti. Ölümü beklediği hücresinden, The New York Times dahil bir dizi yayımcıya makaleler yazdı. Mike ve Christian, her ayın ilk pazarı hala konuşuyor.

İŞTE GERÇEK HİKAYE

Michael Finkel kitap tanıtımı için katıldığı bir programda uzun uzun Christian Longo ile ilgili görüşlerini ve konuşmalarını aktardı. Açıklamasından satır başları şu şekilde;

İki yıl aradan sonra ilk defa beni Şubat ayında aradı. "Bunu otuz altıncı doğum günümde yapmayacağım" dedi. Will Smith'ın Yedi Yaşam (Seven Pounds) isimli filmini cezaevinde izlemiş ve çok etkilenmiş.

Hatta hücre duvarına bu filmin afişini astığını söyledi. Longo, filmi izlediğinde "Karnına bir yumruk yemiş gibi hissettiğini" ifade etti. Ağlayarak, "yıllarca hücrede oturarak ölümü beklerken başka insanlara nasıl yardım edebilirim onu düşünüyordum ve bu film bana ilham kaynağı oldu." dedi.

Kalbinden, akciğerlerinden, karaciğer, kornea ve kemik iliği dahil tüm organlarını bağışlamak istiyordu. Bunu O "final" olarak isimlendirmişti. Kendi hayatının finali.

Beni iki yıl aradan sonra bunun için aramıştı. Bana bu konuda yardımcı olup olamayacağımı sordu. Bunu yapabileceğimi söyledim ama önce vicdanımı temizlemem gerekiyordu. Eğer bu konuda yardım edeceksem ailesinin öldüğü gecenin gerçek hikayesini duymak zorundaydım.

Dört cinayetten hüküm giymesine rağmen, hiçbir zaman itiraf etmemişti ya da onun motivasyonu ve aslında ne olduğu hakkında bazı önemli ayrıntıları vermemişti.

Tamamen suçlu olduğunu bilmem gerekiyordu. Longo, şahsen buluşabildiğimiz cezaevine gelmemi istedi. Eğer bu konuda kendisine yardım edersem tüm gerçekleri anlatacağını ifade etti.

Bunun sayesinde vicdanımı rahatlatacak ve Longo'yu sonsuza kadar hayatımdan çıkarmış olacaktım. Bende buna karşılık onunla cezaevinde görüşme isteğine tamam dedim.

Longo'yu anlayabilmek için her şeyi yapmıştım. Tutuklanmasının ardından ilçe hapishanesinde yargılanmayı beklediği sırada, neredeyse her hafta mektup alışverişinde bulunduk. Telefonda toplam elli saatten fazla bir süre konuştuk. Onu on kez hapiste ziyaret ettim. Cinayet davasının her dakikasına katılabileyim diye Oregon, Newport'ta bir ev kiraladım ve Montana'daki evimden taşındım.

Peki ne öğrendim? Hiçbir şey.

Yargılama başladığında Longo ilk olarak uyuşturucu bağımlısı birisinin eve gelerek cinayetleri işlediği, kendisine kimsenin inanmayacağını düşündüğü için kaçtığını söylüyordu. Ardından karısını suçladı. Sonra detayları tam olarak hatırlamadığını söyledi. Ancak o gece olanları asla inandırıcı bir şekilde açıklamadı ya da açıkça yaptıklarını tam olarak itiraf etmedi.

Ancak, Longo'nun en sevdiği içeceğin kahve (Fındık Latte) olduğunu, izlediği ilk filmin "Tango & Cash" olduğunu, öptüğü ilk kızın adının "Georgina" olduğunu, en sevdiği sığır etinin "Prime Rib (Sığırın orta kaburgasının etrafından alınan, ideal olarak uzun surede pişirilen bir et ve ete adini veren kaburga)" olduğunu, IQ'sunun 130 olduğunu ve hapisteki diğer mahkumların kendisine lakap olarak "Short Stop" dediklerini kesinlikle biliyorum.

*Short Stop, kelimesi parça olarak incelendiğinde kendi ismi "Longo"dan türetilmiş bir takma isimdir. "Long Go" olarak düşünülmüştür. Kelime olarak Long (Uzun) Go (Git) iken Short (Kısa) Stop (Dur) olarak söylenmektedir. Bu da kelime olarak isminin tam zıt anlamı olduğunun bir ifadesi olarak kullanılmıştır.

Mektuplarını genellikle sarı hapishane kağıtlarına yada kullanılmış kağıtların arkasına yazarak yolluyordu. Mektuplarında resimler çiziyordu. Detaylı, dokunaklı, dehşet verici, dolambaçlı ve neredeyse tamamen çarpıklıklarla dolu ya da silmeler olmadan, onun hayat hikayesini birbirinden ayıran destansı bir bilinç akışıyla yazmaya devam ediyordu. Hatta bir keresinde, onu kendi ebeveynlerinden daha iyi tanıdığımı söyledi.

Longo, babasının yönetici olarak çalıştığı Midwest'te büyüdü. Kendisinden küçük "Dustin" isminde bir erkek kardeşi var. MaryJane ile tanıştığında daha 18 yaşındaydı ve onunla çıkmaya başlamıştı. MaryJane ondan 7 yaş büyüktü ve ilk başta bu yaş farkının sorun olacağını düşünse de Longo'nun olgun tavırları onu cesaretlendirmiş ve onunla evlenmeyi kabul etmişti.

Evlenmelerine ebeveynleri karşı çıktı ve bu ilişkiyi onaylamadılar ama onlar tanıştıktan her şeye rağmen 5 ay sonra evlendiler. Longo'nun yirmi beş yaşındayken üç çocuğu vardı. "Final Touch" adında bir inşaat-temizleme işine başladı ve hızlı bir şekilde büyüdüğünde (Bir noktada Longo'nun 72 çalışanı vardı) bir milyoner olacağına inandı.

İşte tüm gerçekliğin kırıldığı yer burası. Longo başarılı gittiği sırada sıkıntılar başladı ve yavaş yavaş iflas bayrağını çekmeye başladı ama o bu sırada ailesinin kendisi hakkında yanlış düşündüğünü kanıtlamak, karısını gururlandırmak, büyük bir kar elde ettiğini göstermek için her şey yolunda gibi davranmaya devam etti.

Tam bu esnada ailenin arabası bozuldu ve MaryJane, her şeyin yolunda olduğunu düşündüğü için Longo'dan yeni bir araba almasını talep etti. Longo ise ona durumdan bahsetmedi ve eyalet dışından kiralık araç sağlayan bir firmadan sahte kimlikle bir "Maroon Minivan" kiraladı. Kiraladığı aracı ise bir daha geri götürmedi. Karısına ise bu aracı yıl dönümü hediyesi olarak aldığını söyledi.

Bu şiddetli bir suç değildi. Aslına bakarsanız, Longo'nun hayatında, cinayetlerden önceki tek bir şiddet olayını, okulun birinci sınıf yıllarında küçük çaplı bir itiş dışında, ortaya çıkaramadım. Her yere baktım; Yapabileceğim herkesle konuştum. Sesini yükselttiğinde, öfkesini kaybettiğinde bile saldırganlık göstermemiş.

O asla erkek kardeşiyle kavga etmedi. Kilisesine giden bir kadın, arkadaşlarına "Kocamın Chris Longo'ya daha çok benzemesini diliyorum" derdi. Ama asla yapamayacağı tek şey, karısına başarısız olduğunu itiraf etmekti.

Durumunu gizleyebilmek için sahte çekler kullanmaya, başkalarının adına kredi kartı alarak kullanmaya başladı. Bunlar sonsuza kadar kaça bileceğiniz olaylar değildir illa ki bir yerde yakayı ele verirsiniz. Kısa bir süre sonra alacaklıları onun hakkında şikayette bulundu ve tutuklama emri çıkartıldı. Ailenin maddi çöküşünden habersiz olan MaryJane'i ikna edip Michigan'dan ayrılmaları gerekiyordu ve bunu başardı.

Çalıntı Minivanı, 2001 sonbaharında Oregon kıyılarında yoldan çıkıncaya kadar kullandılar. Longo'nun bulabileceği en iyi iş, bir "Fred Meyer" mağazasının içindeki Starbucks'ta çalışmaktı ve sadece saatte 7.40 dolar kazanıyordu. Bir ev kiralayıp, beş kişilik bir aileyi geçindirebilmesi gerekiyordu. Bu çok zor bir durumda ama herhangi bir yardım kuruluşundan yardım talep edemiyordu. Üç çocuğunuz olduğunda onlara bakabilmek adına sağlam bir işte çalışmalı ve sosyal güvenlik yardımı alabilmelisiniz.

Tutuklanmanız için karar çıkartılmış durumdayken sahte çek yazamazsınız ve bir iş yerinde çalışabilmek için Sosyal Güvenlik numaranızı veremezsiniz. Bu durumda ufak çaplı hırsızlıklar yapmaya devam ediyordu.

Aynı zamanda karısını aldatıyordu ve bu durumu asla karısına anlatamazdı. Gerçekte o bir ezik, yalancı ve bir hırsızla evlendiğini ona nasıl açıklayabilirdi.

Tüm bunlarla birlikte konut kirası, çocuk bezi, kıyafet ve yiyecekler olsun bunların tamamını karşılayamazsınız. Tam anlamıyla Longo kapana kısılmış durumdaydı.

İşte bir akşam, Fred Meyer'de, kırılma noktasına ulaştı. O gece eve geç geldiğinde ailesini öldürdü. 2001 yılının Noel'inden bir hafta önceydi. Oregon'dan kaçtı ve daha sonra Meksika'ya geçiş yaptı. 13 Ocak 2002'de Cancún'da tutuklandı. Davası Mart 2003'te başladı ve bir ay devam etti. Jüri'nin, Longo'yu suçlu bulmak ve onu ölüm cezasına çarptırma kararını alması ise bir günden az sürdü.

Longo, şuanda "Oregon Eyalet Cezaevi"nde ölüm hücresinde bekliyor. Kendisi gibi toplamda 31 tutuklu daha idam sırasını beklemektedir.

Hücreler genellikle 6 ile 8 metrekare olarak tasarlanmış, üç tarafı soğuk beyaz betonla bir tarafı ise çelik demir parmaklıklarla çevrilidir.

İçeride dar bir ranza, porselen lavabo ve tuvalet, katlanabilir plastik sandalye ve küçük bir metal masa var. Zemin boyasız gri renklidir. Küçük bir bülten tahtası bulunmaktadır ve bu nokta, fotoğrafların veya süslemelerin asılmasına izin verilen tek noktadır.

Çelik parmaklıklar toplamda 14 tanedir ve hücrenin kapısı üç uzun koridora açılmaktadır. Longo'nun ifadesine göre "Evim" olarak ifade ettiği bu küçük hücrenin çelik parmaklıklarının rengi mavidir. Ve hücre numarası ise 313'dür.

Bir mahkum sadece hücreden çıkartıldığında koridorda yürüyebiliyordu. Sadece bir tane spor odası vardı ve her idamlık mahkum günde sadece 45 dakika hücresinden çıkartılıyordu. İdam mahkumu olan tutuklular hücrede sürekli tek başlarına kalıyorlardı. Longo bir konuşmamızda bana "Hücre içinde ki zamanların hepsi korkunçtu" demişti. Hatta "Scott Peterson" isminde karısını öldüren bir mahkumun Kaliforniya'da hapsedildiğini söylemiş ve onu kıskandığını ifade etmişti. Bunun nedeni ise orada sadece "19 saat" hücrede kalındığı içindi.

Longo'yla bir anlaşma yapmıştık, ben onun organlarını bağışlamasına yardımcı olacaktım o ise bana gerçek hikayeyi anlatacaktı. Bu yüzden, Salem, Oregon'a çimento duvarlı hapishaneye gittim. 9 numaralı kabine gitmemi söylediler. Orada "Marc Holcomb" adında bir mahkum vardı ve bir adamı öldürdüğü için 70 yıl hapis cezası almıştı. İyi bir mahkum olduğu için görevliler ona aileler geldiğinde isteyen olursa "Fotoğraf Çekme" görevi vermişlerdi. Ona birkaç resim çekmesini söyledim.

Longo gelmişti. Ben biraz empati kurmaya çabalıyordum. Olaydan önce ki birkaç ayı gözümün önünde canlandırmaya çalışıyordum. Batan işler, borçlar, sahte çekler, sahte kimlikler ve aileye bakamama durumu... gerçekten altından kalkması çok zor bir durumdu.

- "O son geceden ne kadar önce aileni öldüreceğini biliyordun?" diye sordum.

Sadece birkaç saat önce, işteyken karar verdiğini söyledi. Başka bir çözüm göremediğini söyledi. Babasını arayamaz ve para istemezdi (çok utanmıştı). Kendini öldüremedi (çok zayıftı). O tam bir başarısızlık örneğiydi ve bana "başarısızlığıma karşı herhangi bir tanık bırakmak istemedim" dedi.

"Tam olarak nasıl yapacağını bilmediğini söyledi, ama başaracağını düşündüğünü" söyledi.

"O gece eve gelmeden önce, ailemi öldüreceğimi biliyordum. Bu düşünceye kilitlendim" dedi. Belki bunu zaten biliyordum, ama kelimeler beni duyduğumda gerçekten şaşırttı. Longo, bunu daha önce hiç yazmamış ve anlatmamıştı.

"İşten eve geldiğinde, oldukça geç olmasına rağmen, MaryJane sevişmeye başladı" dedi ve kısa süre sonra çıplaktı.

Oregon'daki Yaquina Körfezi'ne bakan güzel bir kıyıda, küçük tek yatak odalı apartman dairesindelerdi. İki büyük çocuğu birlikte oturma odasında ki kanepede uyuyorlardı. Küçük Madison ise yatak odasında uyuyordu. Vakit gece yarısını geçmişti, karısı onunla sevişiyordu ve kendisi üstteydi. Bunu açık ve sabit bir sesle anlattı, ama göz teması kurmadı.

İşte her şey o anda gerçekleşti. Seks yaparken üzerine uzandı ve boğazını ellerinin arasına aldı. Longo, karısının bunun bir seks fantezisi olduğunu zannettiğini düşündüğünü söyledi çünkü yüzünde herhangi bir değişme olmamıştı. Karısını boğazından kavradı, iki eliyle tuttu. Sıktı ve sıkmayı bırakmadı.

Longo, ilk önce bir silah bulup onu kullanmayı düşündüğünü ardından bunun ortalığı çok fazla dağıtacağı ve çok fazla delil bırakacağını düşündüğü için hemen vazgeçtiğini söyledi. Karısı hiçbir tepki vermiyordu. "O rahatlamış görünüyordu. Bana hiç bakmadı. Gözleri kapalıydı. O benimle savaşmadı, bana hiç karşı koymadı" dedi.

Televizyon açık ve sesi kısıktı. Ekranda ne olduğunu hatırlamıyordu ama karısı öldüğünde hala onun üzerinde duruyor elleri hala boğazını sıkıyordu. Birisini boğarak öldürmek epey uzun zaman alır. Beş dakika gibi. Longo bu sürenin çok uzun sürdüğünü söyledi hatta "vazgeçmem gerektiğini düşündüm" bile dedi. Ama sonra düşündüğünde bu işe çoktan başladığını, dursa bile karısının onu terk edeceğini ve hala başının belada olacağına karar verdi.

Karısı öldüğünde ayağa kalktı, bazı kıyafetler giydi ve iki buçuk yaşında ki kızı, yerde uyuyan Madison'ı boğdu. Onu bir eliyle boğdu. Longo, iki yaşındaki bir çocuğun boynunun çok yumuşak ve ince bir şekilde olduğunu söyledi ve boğma hissini şöyle anlatıyordu: "Küçük bir kızın boynuna tutunmak dünyanın en garip, rahatsız edici ve iğrenç bir şeydir.  O kadar zordu ki, iki büyük çocuğu boğamayacağını" söyledi.

Longo, ailesini sevdiği konusunda ısrar etti, onlara asla zarar vermek istemediğini söyledi. O güne kadar, televizyondaki çocuklara yönelik şiddet görmenin onu kızdırdığını söyledi.

İşten çıkarken tüm ailesini öldürmeye karar vermişti. Hatta öyle ki eğer evde bir davetsiz misafir olsaydı onu bile öldürmeye karar verdiğini açıkladı.

Longo bana bunları anlatırken oldukça rahatsız görünüyordu. Telefon ahizesini bir kulağından diğer kulağına alarak konuşmaya çalışıyordu.

Eşinin ve küçük kızının cesetlerini iskeleden attıktan sonra eve geri geldiğini söyledi. Artık kimseyi boğamayacağının farkına varmıştı. Zachery ve Sadie hala uyuyorlardı, onları alarak "KIDVAN" plakalı çalıntı minivanın çocuk koltuklarına yerleştirdi.

Soğuk ve ıslak bir Aralık gecesiydi, sıcaklık donma noktasının sadece birkaç derece üzerindeydi. Sürmeye başladığında, belki de bunu sonuçlandırmak zorunda olmadığını düşünmeye başladı. "Tamam" diye düşündüğünü hatırladı, "en kötüsü bitti ve hayatta kaldık. Belki sadece üçümüz hayatımıza devam edebiliriz" diye düşünüyordu ama sonra birden uyandıklarında annelerini soracakları aklına gelmişti. Bunu nasıl açıklayacaktı? Bu sorulara cevap veremezdi ve artık çok geç olduğuna karar verdi, başladı ve şimdi bitirmek zorunda kaldı. "Bu şeye artık bir kere başlamıştım" dedi.

Bir apartman dairesine çekti ve birkaç bowling topu büyüklüğünde kaya aldı. Ardından "Lint Slough" adlı bir kıyı girişine doğru köprüye doğru ilerledi, yarı yolda durdu, minivan kapılarını olabildiğince sessiz bir şekilde kaydırdı ve çocuklarını uyandırmayacak şekilde tavan ışığını söndürdü. Her bir taşı bir yastık kılıfına yerleştirdi ve sonra, ağır yastık kılıfını bir ayak bileğine hızlı bir şekilde bağladı, bir çocuğu köprünün korkuluğundan aşağıya attı. Ardından tekrar giderek aynı şekilde diğer çocuğu alarak köprünün karşı tarafından aşağıya attığını söyledi.

Longo burada sessizliğe büründü. Telefonu indirdi ve alnını iki eliyle ovuşturdu. Ahizeyi eline tekrardan aldı ama konuşmadı.

Kafası karışmış görünüyordu. Sonra bana köprünün hangi tarafına hangi çocuğunu attığını hatırlayamadığını söyledi. Zachery veya Sadie... Alıcıyı tekrar indirdi ve bu defa uzun süre sessizliğini korudu.

Uzun bir sessizliğin ardından "Hatırlayamıyorum" dedi.

Gözleri cam gibi büyümüştü. Yine sessiz kaldı.

"İlk önce kime attığımı hatırlayamıyorum"

İleriye doğru derin derin baktı ama aslında bir yere bakmadığını anlıyordum.

"Çocuklarım şimdi aklımda, açıkça görebiliyorum" dedi.

"Artık onları hatırlayabiliyorum. Kokularını alabiliyorum, onları hissedebiliyorum, onların seslerini duyabiliyorum. Ama kimi önce öldürdüğümü hatırlayamıyorum" dedi.

Sol gözünden bir gözyaşı kaçtı. Sadece bir tane. Hızlıca sildi.

"İlk kim öldürdüğümü hatırlayamıyorum"

Muhtemelen birkaç dakika geçti. Çenesi titriyordu. Telefonu kulağına öyle sıkı bir şekilde bastı ki sağ kulağı kızıl oldu. Parmaklarını tuttuğunda, üst kısımları beyazdı.

Ziyaret odasından uzaklaştığımda, hapishaneden çıkmıştım; Zihinsel ve fiziksel olarak yoruldum. Kiralık arabama bile ulaşmayı zorla başardım, ellerim titriyordu. Yolcu koltuğunda yarım bir sandviç vardı ve kokusu beni midemi bulandırdı. İşlediği suça hala hiçbir anlam veremedim.

Neden ailesini terk etmedi? Neden kendisini öldürmedi? Neden ailesini aramadı? Neden karısının ailesini aramadı? Neden bir yardım hattını aramadı?

Bunlar, yedi yıl önce, Christian Longo'nun Oregonian'daki muhabirden adını ilk duyduğumdan kısa bir süre sonra sahip olduğum soruların aynısı.

Yaklaşık beş yıl önce, duruşmasının sonunda merak ettiğim aynı sorulardı. Ve son cevaplarını almak için yola koyduğumda da geçen kış oldu.

Longo hakkında bir şeyler söylemek hiç bu kadar kolay olmamıştı. Gerçeği bilmek ile Longo'nun aslında ailesini aslında öldürmediği arasında gidip gelmiştim hep. Fakat bu hikayeyi duyduktan sonra, hiç şüphem yoktu. Nefret çok düz bir kelime kalıyordu hislerimin yanında, çok garip gibi görünüyor, ama hissettiğim bu.

Suçtan nefret ettim, bunu duymaktan nefret ettim, onu düşünmek, hayal etmek ve bunu yapan kişiden nefret ettim. Ve en kötüsü de nefretti, çünkü gerçekten önemi yoktu. MaryJane'i veya çocukları geri getirmek için birilerinin yapabileceği bir şey yoktu ya da onu öldüren adamı idam etseler bile, onu parçalara ayırsalar bile bu ceza onun için asla yeterli olmayacaktı.

Longo'nun şuan ki düşüncesi sadece idam mahkumu insanların organ bağışlamasına izin verilmesi değil dünyada organ bağışıyla ilgili yeni bakış açısı oluşturmak. Hatta idam edilen mahkumların kullanılabilecek tüm organlarının bağışlanmasını savunuyor.
Ama bu mümkün mü? Birkaç emekli Oregon avukatına sordum. Evet, teknik olarak mümkün. Ama son derece olanaksız. Bir avukatın uzlaşmayı özetlediği gibi, Longo'nun çabaları "zararsız" herhangi bir yere ulaşma olasılığı düşük, ancak herhangi bir hasara yol açmayacak.

Longo, projesi için her gün çalışıyor, kahvaltıdan (saat 05: 00) gece yarısına kadar, masasının üzerinde bıraktığı notlar, sabah saatlerinde nerede başlayacağını hatırlatıyor.

 

Ve evet: çok mutlu. Bir misyonu, odak noktası, bir amacı var. Bir bakıma, proje onu hapishane duvarlarının ötesine taşıdı. Her şeyden sonra temyizlerini düşürmemeye karar verdi; daha doğrusu saldırganca onları tam güçle takip ediyor, muhtemelen infaz tarihini en az on yıl kadar uzatıyor. O yaşamak istiyor. Bu garip. Yeryüzünde öldürmek istediğim tek kişi o ve onun yerine hayatını kurtarmaya yardım ediyorum.Merhaba beyler şimdide size güzel bir bayanlarfının bulunduğu siteden bahsetmek isterim.Sitede yer alan bayanları tanıdıkca sizlerde çok eğleneceğinizden asla şüpheniz olmasın.